Bugün: 23 Kasım 2024 Cumartesi
Favorilerime Ekle | Künye | Reklam
Ana Sayfa | Şirket Kültürü
Print Al

Türk kadınının cam tavan sendromu

30 Ocak 2013 Çarşamba::

İş dünyasındaki kadın sayısı hızla artıyor. Ancak bu artış dikine bir büyümeyi beraberinde getirmiyor. Kadınlar sanki bir yere kadar yükseliyor ama oradan sonra "cam bir tavana" çarpıp duruyorlar...

Yazı Boyutu : A A A A

KADINLARIN ÜSTÜNDE CAM TAVAN MI VAR?

Kadınlar; güçlü önsezileri, gelişmiş empati güçleri, kolay iletişim kurma becerileri, uzlaşmaya daha yatkın olmaları ve sabırları ile iş hayatında erkeklerden farklılaşıyorlar. Kadınların bu özellikleri, onlara iş dünyasında büyük avantajlar sağlıyor ama maalesef bizim toplumumuzda kadınların iş gücüne katılımı dünya ortalamasının çok altında. Bizim toplumumuzda kadınların çoğu evlerinde oturuyor.

Erkek beyni nesnelerin nasıl çalıştıklarını anlamak ve sistemler inşa etmek için evrimleşmişken; kadın beyni daha fazla ilişki, iletişim ve empati kurma üzerine gelişim göstermiştir. Erkekler sol beyinlerini kullanırken kadınlar hem sağ hem de sol beyinlerini kullanabilme şansına sahipler. (Kadınlar Mantıksız! Erkekler Duygusuz!)

Türkiye'de kadınların çalışma hayatına katılımı dünya standartlarının çok altında.

Dünya Ekonomi Forumu her sene Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi (Global Gender Gap Index) yayınlayarak dünya genelinde kadın ve erkeklerin durumunu değerlendiriyor. Bu endeks hesaplanırken kadınların ekonomiye katılımı; eğitime, sağlık hizmetlerine erişimi ve siyasete katılımları dikkate alınıyor.
Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2011 Endeksi’nde Türkiye, 135 ülke arasında 124'üncü sırada. İçinde yer aldığı Avrupa ve Orta Asya bölgesinde ise sonuncu sırada yer alıyor. Kadın-erkek eşitliğinde en iyi ülke İzlanda. Norveç ikinci, Finlandiya üçüncü. Finlandiya’yı İsveç ve Yeni Zelanda izliyor. En sonda yer alan ülkeler ise Yemen, Çad ve Pakistan. Türkiye, en kötü on ülke arasına girerken pek çok yoksul ülkenin de gerisinde kalıyor. (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu verilerin 2009 yılına ait olduğunu, şimdi durumun daha iyi olduğunu söylüyor.)

Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi verilerine göre kadınların en yüksek oranda iş hayatına katıldığı ülke, Danimarka. Danimarka'da her yüz kadından 71'i çalışıyor. İkinci sırayı %70 ile İsveç, üçüncü sırayı %66 ile Hollanda, dördüncü sırayı %65 ile Finlandiya, beşinci sırayı %62 ile İngiltere alıyor. Türkiye %22 ile AB ülkeleri içinde kadınların en az oranda çalıştığı ülke konumunda.

Üstelik son yıllarda bu oran, artacağına düşüyor. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün (KSGM) her yıl yayımladığı rapora göre, 1990’da %34 civarında olan kadınların işgücüne katılım oranı, 1995’te %30'a, 2000’de %27'ye, 2011’de ise %22’ye düşmüş. Türkiye'de tarımın toplam ekonomi içinde payı azaldıkça kadının çalışma hayatına katılım oranı da düşüyor.

Türkiye'de çalışan kadınların %42'si tarım sektöründe, %15’i sanayi sektöründe, %43’ü ise hizmetler sektöründe çalışıyor. (Türkiye İstatistik Kurulu hane halkı işgücü istatistikleri, Haziran 2012)

Kadınlar iş hayatına girseler bile yükselme şansları erkekler kadar fazla değil. Sadece mecliste (TBMM) değil, şirketlerde de yönetici koltuğunda çok az kadın oturuyor. Sanki bir yere kadar yükseliyor ama oradan sonra "cam bir tavana" çarpıp duruyorlar. Yönetici pozisyonunda çalışan kadınların, belirli bir aşamadan sonra yükselmelerini engelleyen faktörlerin toplamına "Cam Tavan Sendromu" deniyor. (Glass Ceiling) "Cam Tavan" benzetmesi, kadınların iş hayatında yükselmelerini önleyen "görünmez" engelleri anlatıyor. Maalesef bizim toplumumuzda sadece ofiste değil, sosyal alanda da kadınların üzerindeki cam tavanlar onların yükselmesine engel oluyor.

Kadın çalışsa da evdeki rolü hala birincil derecede öncelikli. Her durumda kadından iş hayatı ile aile hayatını dengelemesi bekleniyor. Hele işin içine bir de çocuklar girdiğinde kadınların aile sorumluluklarını ikinci plana atmaları neredeyse imkansız. Dolayısıyla kadınlar, çalıştıkları işyerlerinde yükselmek için mücadele ederken aslında erkek meslektaşlarıyla adil olmayan koşullarda yarışıyorlar.

Bizim toplumumuzda kadınların iş hayatına atılmalarını kendilerine tehdit olarak algılayan kocaların sayısı da az değil. Erkekler, eşlerin çalışmasını kendi "hükümranlıklarının" sonu olarak algılıyorlar.

Bir ülkede kadınların statüleri erkeklerle eşit seviyeye gelmezse o ülke gerçek anlamda medeni bir ülke olamaz. Gerek şirketlerde gerekse kamusal alanda karar verici pozisyonlardaki kadın sayısı artmadıkça toplumun refah düzeyi artmaz.
Öte yandan kadınlara fırsat verildiğinde, eğitimi ve mesleği olmayan kadınlar bile "inanılmazı" başaracak güçtedir. Prof. Muhammad Yunus bunu ilk gören öncülerden birisi. Muhammad Yunus, genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattığı mikro kredi sistemi ve daha sonra kurduğu Grameen Bank ile elde ettiği başarılarla 2006 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde dünyanın birçok ülkesinde eğitimsiz kadınlar, çok küçük kredilerle kendilerini ve ailelerini geçindirecek işler kurdular. Çocuklarına bakıp onları okutabilme imkanına kavuştular, yaşadıkları toplumun refah seviyesini artırdılar.

Son yıllarda Türkiye’de de çok umut veren bir gelişme oldu. Kadınların üretime katılmasını sağlamak amacıyla İsrafı Önleme Vakfı (TISVA), "Ekonomiye Kadın Gücü" hareketini başlattı. Kadınların gelir getirici bir işe başlamalarına, işlerini büyütmelerine destek vermek amacıyla krediler vermeye başladı.
Bu girişimin finansmanı, uluslararası fonlardan, devletin sağladığı imkânlardan ve toplumun her kesimden insanın bireysel borç vermesi ya da bağış yapması ile sağlandı. (economiyekadingucu.com)

Bugün isteyen herkes ekonomiyekadingucu.com sitesinden Türkiye’nin kadınlarına bireysel borç verebiliyor. Bu program çerçevesinde, 2003 yılından 2012 yılına kadar 58 bin kadına 138 milyon lira kredi dağıtıldı. Bu krediler ihtiyaç sahibi kadınların sözlerine güvenilerek, karşılığında hiçbir teminat istemeden verildi. Kredi kullanan kadınlar, canlarını dişlerine takarak çalıştılar ve kredi borçlarını son kuruşuna kadar geri ödediler.

Kadınlara engel olmak aslında erkeğin kendi geleceğine camdan bir set oluşturması demektir. Hepimizin kadınların üzerine koyulan engellerle mücadele etmesi gerekir.

Ben kadına toplumda daha fazla yer açmamızın kendi geleceğimize, çocuklarımızın refahına, daha iyi bir ülke ortaya çıkartma vizyonumuza yatırım yapmak olduğuna inanıyorum.

Daha çok kadının çalışması, kadınların yönetici konuma gelebilmeleri, sosyal alanda daha etkin olabilmeleri geleceğimize daha iyimser bakmamızın ön koşuludur.

Kaynak: Temel Aksoy , Link : www.temelaksoy.com

Yorumlar
Yorumlarınızı yazmak için tıklayın>>
Bu haber için henüz yorum yapılmamış.
Bu Kategorideki Diğer Haberler
İktibas Yazarlar

Namaz Vakitleri
İnsan Kaynakları
Şirket Kültürü
Kişisel Gelişim
Liderlik
İş Yönetimi
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Künye | Bize Ulaşın | Gizlilik İlkeleri
Copyright ©2012 yonetimhaber.com | | info@yonetimhaber.com
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz © 2011-2012, Tüm Hakları Saklıdır.